Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 UNUTULAN DOĞU TÜRKİSTAN’DAN GELEN MEKTUP

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ßy-Kuru
Site Sahibi
Site Sahibi
ßy-Kuru


Mesaj Sayısı : 157
Kayıt tarihi : 15/03/08
Yaş : 35
Nerden : SAMSUN

UNUTULAN DOĞU TÜRKİSTAN’DAN GELEN MEKTUP Empty
MesajKonu: UNUTULAN DOĞU TÜRKİSTAN’DAN GELEN MEKTUP   UNUTULAN DOĞU TÜRKİSTAN’DAN GELEN MEKTUP Empty2008-03-16, 20:10

Bugün eski bir dosttan ama eskimeyen, unutulmayan bir acıyı hatırlayarak, yıllar önce bana verilen bu mektubu unutulan tüm zulüm gören insanların acılarını hatırlamak için yayınlıyorum. Mektubu elden geldiği ölçüde dilinde değişiklik yapmadan ve kısaltarak sunuyorum:
‘Elimizde demirden çengeller, ayağımız yalın, üstümüz başımız yırtık, pırtıklı ayakkabı nedir bilmezdik. Ayağımıza batan taşları hiçe sayardık çocukluk aklımızla…
Hala ayağımda izi vardır batan taşların. Köyün çocukları hep birlikte çılgınca sürerdik çemberleri. Tek oyuncağımızdı çemberler… Birde büyükler uçurtma yapar, uçurtmanın ipini belimize bağlarlardı. Çıkan rüzgar o kadar şiddetli olurdu ki kimi zaman bizi havalandırırdı. Biz korkuyla bağırırdık, ağabeylerimiz kahkaha atardı. Onların oyuncağı bizdik.
Yüzlerimiz güler, kalplerimiz huzur doluydu. Köyde olup bitenleri anlayamayacak kadar küçüktük, her birimiz. Bizim oralarda çocukluk çabuk geçer ve çocukların omuzlarına geçim derdi daha 15 yaşında binerdi. Sabah erken kalkardık, üç defa çan sesi duyardık. Çan sesiyle herkes koşarcasına köy meydanına toplanırdı. Ellerimizde kazma kürek…
Askerler yoklama yapardı. Sonra herkes çalışmaya giderdi. Bizler mutluyduk, hiçbir şeyi dert etmiyor, sabah akşam oynuyorduk.
Ben mutluydum ta ki o talihsiz güne kadar…Annem öleli çok olmuştu. Babam hapisti... Abim ve ablam çalışırdılar. Hayat onlara zor, bize kolaydı dedim ya, ta ki o güne kadar…Henüz 7 – 8 yaşlarındaydım.
Köyde sadece işe yaramaz ihtiyarlar ve çalışamaz çocuklar kalmıştı. Biraz gücü yeten herkes çalışıyordu ve çalışmak zorundaydı. Bize gündüzleri dedem bakar, kimi zaman bizimle oynar, kimi zaman da bize bir şeyler öğretmeye çalışırdı.Okul üstü açık, kırık dökük bir binaydı. Daha okula gitmiyordum.
Bir sabah büyükler işe gidince oynamaya başladık. Saklambaç oynuyorduk. Ben köy meydanının yakınındaki bir yere saklandım. Burası oyun alanından biraz uzaktı ve beni kimse bulamazdı. Duvarın bir yerinde delik vardı ve ben o delikten kimin geldiğine bakınırdım. Köyde ses çıkmıyor, büyükler ise çocukları apar topar içeri alıyordu. Eve gitmek için kaldım. Bir sürü Çin askeri etrafı kuşatmıştı. Korkuyla olduğum yere sindim. Belki nefes bile almıyordum.
Birbirlerine bağırıyor, bir şeyler soruyorlardı. Komutan ellerini arkasına bağlamış durmadan emirler yağdırıyordu. Bir yandan saklanıyor, bir yandan da onları seyrediyordum. Onların beni görmesi zordu ama ben onları çok rahat görüyordum. İşte o gün rüyam, şehit olmak için ettiğim ilk duam oldu.
Bizim hocalarımız, seyitlerimizi ve okur-yazar biraz ilmi dini bilgisi olan ihtiyarları sürüyerek meydana getirdiler. Ne söylediklerini anlamıyordum, kimi arkadaşlarımın dedeleriydi bunlar. Korkuyor, korktukça siniyordum. Bizimde askerlerimiz olsa diye iç çekiyordum.
Dilimde, bildiğim tüm düşler, hüdaya yalvarıyor ve hiç ses çıkarmıyorum.
Önce ellerini arkadan bağladılar ve sonra…..
Askerlerin işi bitmiş, cenazeleri çukura bırakıp gitmişlerdi. Hepsinin gittiğinden emin olunca koşarak dedemin yanına geldim. Ağlıyor ve konuşamıyordum. Dedemin de gözleri yaşlıydı. Ama hiç sormuyordu, o da konuşmuyordu, yüzünden acı okunuyordu, sessizce ağlıyordu.
Hıçkırarak ‘Dede…’ diyebildim. ‘Dede, dede…’ diyordum. Bana bir bardak su içirdi, üstüme dualar okudu. Gözlerini gözlerime getirmiyor, başımı sıvazlıyordu. Belli ki onun da kalbi acıyordu. Bense titriyordum.
-Aa, aptal çocuk nerelerdeydin ?.. Hiç mi akıllanmayacaksın, nedir senden çektiğim, neden yaşıtların gibi eve gelmedin?
- Dede benim bi suçum yok,ben…
- Tamam, sus!
Ama ben anlatmaya başlamıştım ve anlatmadıkça da kendime gelemeyecektim.
-Askerler geldi. Arkadaşlarımın dedelerini meydana getirdiler.
-Ben sana meydana gitmeyeceksin diye kaç defa söyledim ?
-Sonra ellerini arkalarından bağlayıp, dövdüler. Hepsi öldü…
- Hayır, onlar oyun oynuyorlardır. Sen yanlış anlamışın, yok… Kimseye bir şey anlatma!
-Sen de varsın diye çok korktum. Seni götürmesinler çukura atmasınlar, senle oyun oynamasınlar. Canın isterse sana çemberimi veririm. Tamam mı ?
-Tamam, tamam sus artık. Kimseye de anlatma. Söz mü?
-Abime de mi demicem?
-Evet ona da ablana da kimseye…
-Tamam, sus artık! Bu gece benle kal!’
O sabah sevgili ağabeyim Abdullah ne dedi bilinmez ama şu an bildiğim tek şey artık kimse bir şey demiyor…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.sanal-forum.yoo7.com
 
UNUTULAN DOĞU TÜRKİSTAN’DAN GELEN MEKTUP
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: »»-(¯`v´¯)-» Sanal_ForuM - Tarihi Bilgi Paylaşım Platformu»»-(¯`v´¯)-» :: Tarihi Tartışmlar-
Buraya geçin: